AYASOFYA MÜZESİ
Bizans döneminde Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi’nin merkezi olmuş bulunan Ayasofya, doğal olarak vaktiyle büyük bir “kutsal emanetler” koleksiyonunu içermekteydi.1453’de kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan Üçüncü Ayasofya olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş. Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.KIZ KULESİ
Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir.Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam 80 (seksen) arşındır. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan yerde kapısı vardır.İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi. Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür.
YEREBATAN SARNICI
Yerebatan Sarnıcı İstanbul'da ki en büyük kapalı sarnıçtır. Ayasofya binasının batısındaki küçük binadan girilir. Sütun ormanı görünümündeki mekanın tavanı tuğla örülü, çapraz tonozludur. Zamanında civardaki bir bazilikadan dolayı bu isimle anılmıştır.Civardaki saraylara su sağlamak için I Justinyen (527-565) devrinde yapılmıştı. 28 x 12 sıralı sütunların toplamı 336 adet olup, 170 x 70 metre boyutlarındadır. Bazıları sade, çoğu Korint uslubunda sütun
TOPKAPI SARAYI
15.yy.dan 19.yy.a kadar Osmanlı Padişahlarının yaşadığı Topkapı Sarayı, muhteşem mimarisi ve barındırdığı değerler ile İstanbul'da mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir.350 yıldan fazladır kullanımda olan Topkapı Sarayı aynı zamanda doğu kültürünün idolüdür. Topkapı Sarayı, pek çok muhteşem mimari yapıyı barındırmakta ve büyük bir bahçe ve duvarlarla çevrilidir. Topkapı Sarayı içinde yer alan Topkapı Sarayı Müzesi de aynı zamanda dünyanın en zengin müzelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Dünyanın en iyi Çin porseleni koleksiyonundan Padişahların kıyafetlerine kadar pek çok nadide eser sergilenmektedir.Topkapı Sarayı'nın en çok ilgi çeken bölümü ise şüphesiz Harem bölümüdür. Birinci avluda yer alan ve sürekli restorasyon çalışmaları olması sebebiyle ziyaretçilerin ancak bir bölümünü görebildiği haremde Valide Sofrası, Hünkar Sofrası ile Harem ağalarının ve cariyelerin kaldığı bölümler gezilebilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder